(Duración: 22:41)
DIÁLOGO
Para escuchar:
- Nejad’ın babasını tanır mısın?
- Tanırım; çok kıymetlı bır adamdır. Ee, ne olmuş?
- Ağır hastaymış.
- Yazık! Çok üzüldüm. Tuhaf değil mi? Ben de bugün Nejad’ı düşünüyordum.
- O kadar üzülecek bir şey yok, üzülme. İnşallah iyi olur.
- İnşallah! Bari bu akşam telefonla hatırını soralım.
- Çok iyi olur. Saat sekizde telefon ederiz.
Para aprender:
- Nejad’ın babasını tanır mısın? (¿Conoces el padre de Nejat?) -> [. . . / . . . . / . '. / . .|]
- kıymet (valor, precio) -> [. . '.]
- kıymetli (valioso, estimable) -> [. . . '.]
- adam (hombre) -> [. '.]
- adamdır (-seguramente- es un hombre) -> [. '. .]
- ee (bien...entonces...) -> [. '.]
- Tanırım; çok kıymetlı bır adamdır. Ee, ne olmuş? (Sí, le conozco. Seguramente es un hombre estimable. Bueno...¿qué –le- pasó?) -> [. '. . # '. / . . . . / . / . . . | . '. # '. / . .|]
- Ağır hastaymış. (Se dice que está gravemente enfermo) -> [. '. / . . .]
- yazık (¡muy mal! / ¡qué pena!) -> [. '.]
- üzmek (molestar, preocupar) -> [. '.]
- üzülmek (estar preocupado) -> [. . '.]
- tuhaf (extraño, peculiar) -> [. '.]
- düşünmek (pensar) -> [. . '.]
- Yazık! Çok üzüldüm. Tuhaf değil mi? Ben de bugün Nejad’ı düşünüyordum. (¡Qué pena! Lo siento mucho. ¿No es extraño? También yo estaba pensando a Nejat hoy.) -> [. '. # '. / . . . | . . / . '. / .| . / . / . . / . . '. / . . . . .]
- üzülecek bir şey (una cosa de la cual preocuparse) -> [. . . '. / . / .]
- O kadar üzülecek bir şey yok, üzülme. İnşallah iyi olur. (No hay nada de qué preocuparse, no te angusties. Dios mediante sanará.) -> ['. / . . / . . . . / . / . / '. # . '. . | '. . . | . '. / . .]
- İnşallah! (¡Lo espero!) -> ['. . .]
- bari (qué dices si, por qué no, por lo menos) -> ['. .]
- hatır (el bien, estar bien, sentimiento) -> [. '.]
- sormak (preguntar) -> [. '.]
- Bari bu akşam telefonla hatırını soralım. (Por lo menos llamemos esta tarde y preguntemos cómo está Lit. informarse de su bienestar por teléfono) -> [. . / '. / . . / . . '. . / . . . '. / . . .]
- Çok iyi olur. Saat sekizde telefon ederiz. (Eso estaría muy bien. Llamaremos a las ocho) -> ['. / . . / . . # . . / . . . / . . . / . '. .]
1. EJERCICIOS DE VOCABULARIO
a) Sustituciones simples usando "tanımak" (conocer)
Clave | Patrón | |
Nejad’ın babasını tanırım | [. . . / . . . . / . '. .] | |
(sen) | Nejad’ın babasını tanırsın | [. . . / . . . . / . '. .] |
Ahmet | Ahmed’i tanırsın | [. . . / . '. .] |
(o) | Ahmed’i tanır | [. . . / . '.] |
Hasan’ın şöförü | Hasan’ın şöförünü tanır | [. . . / . . . . / . '.] |
(biz) | Hasan’ın şöförünü tanırız | [. . . / . . . . / . '. .] |
onları | Onları tanırız | [. . . / . '. .] |
Ahmet | Ahmet onları tanır | [. . / . . . / . '.] |
Benim babam | Ahmet benim babamı tanır | [. . / . . / . . . / . '.] |
(siz) | Benim babamı tanırsınız | [. . / . . . / . '. . .] |
b) Repetir las frases del punto a) usando la forma negativa
c) Repetir las frases del punto a) usando la partícula interrogativa "–mi?"
d) Frases básicas usando "tanımak" (reconocer)
Ahmed’i derhal tanıdım | [. . . / '. . / . . .] | Reconocí a Ahmet de inmediato |
Beni tanımadınız mı? | [. . / . '. . . . / .|] | ¿No me reconoció/reconocisteis? |
Affedersiniz, sizi tanımadım | ['. . . . . # . . / . '. . .] | Discúlpeme/disculpadme, no le/os reconocí |
Bizi tanımamiş | [. . / . '. . .] | Evidentemente no nos reconoció |
Bu yolu tanıdın mı? | [. / . . / . . '. / .|] | ¿Reconoces esta calle? |
Sizi tanımamışlar | [. . / . '. . . .] | Aparentemente no le/os han reconocido |
Kitabı derhal tanıdık | [. . . / '. . / . . .] | Reconocimos el libro de inmediato |
e) Sustituciones simples usando "tanımak" (conocer, familiarizrse con, encontrar)
Clave | Patrón | |
Onu bir partide tanımış | (Se dice que la conoció en una fiesta) [. . / . / . . '. / . . .] | |
Ahmed’i | Ahmed’i bir partide tanımış | [. . . / . / . . '. / . . .] |
İstanbul’da | Ahmed’i İstanbul’da tanımış | [. . . / . '. . . / . . .] |
tanımıştım | Ahmed’i İstanbul’da tanımıştım | (-Yo- había conocido a Ahmet en Estambul) [. . . / . '. . . / . . . .] |
sizde | Ahmed’i sizde tanımıştım | [. . . / . '. / . . . .] |
Ali’nin babasını | Ali’nin babasını sizde tanımıştım | [. . . / . . . . / . '. / . . . .] |
tanıdım | Ali’nin babasını sizde tanıdım | (Conocí el padre de Alí en vuestra casa) [. . . / . . . . / . '. / . . .] |
arkadaşınızı | Arkadaşınızı sizde tanıdım | [. . . . . . / . '. / . . .] |
biz | Arkadaşınızı sizde tanıdık | [. . . . . . / . '. / . . .] |
bir kokteyl’de | Arkadaşınızı bir kokteyl’de tanıdık | [. . . . . . / . / . . '. / . . .] |
Nejad’ı | Nejad’ı bir kokteyl’de tanıdık | [. . . / . / . . '. / . . .] |
siz | Nejad’ı bir kokteyl’de tanıdınız | [. . . / . / . . '. / . . . .] |
bizde | Nejad’ı bizde tanıdınız | [. . . / . '. / . . . .] |
tanımıştınız | Nejad’ı bizde tanımıştınız | [. . . / . '. / . . . . .] |
f) Sustituciones múltiples usando "bilmek" (saber –un idioma-)
Türkçe | biliyormuş | [. '. . .] |
İngilizce | bilmezmiş | [. '. .] |
Fransızca | biliyorlar | [. '. . .] |
Almanca | bilir | [. '.] |
İspanyolca | biliyor musunuz? | [. . '. / . . .|] |
bilmiyorum | ['. . . .] | |
bilmem | [. '.] |
g) Sustituciones múltiples usando "bilmek" (conocer –un hecho-)
Konsolosluğun adresini | bilmiyorum | ['. . . .] |
Ahmed’in otelini | biliyor musun? | [. . '. / . .|] |
Otelin ismini | bilmiyorlarmış | ['. . . . .] |
Yolu | bilmez | [. '.] |
Otelin yolunu | bilmeyiz | [. '. .] |
bilmez mi? | [. '. / .|] |
h) Frases básicas usando "üzülmek" (estar preocupado/enfadado, sentirse apenado)
Sabahleyin gitmişler, onları görmedim; çok üzüldüm | [. '. . . / . . . # . . . / '. . . # '. / . . .] | Aparentemente se fueron esta mañana –y- yo no los vi –así que- me da mucha lástima |
Hiç parası yok, yazık; çok üzülüyor | [. / . . . / '. # . '. # '. / . . . .] | ¡Qué pena! No tiene dinero –y- está muy preocupado |
Randevularına gecikmişler; çok üzülmüşler | [. . . . . . / . . . '. # '. / . . . .] | Parece que llegaron en retardo a su cita –y- estaban muy enfadados |
Postahaneyi kapamışlar, acele telgraf gönderecekti; çok üzüldü | [. . . . . / . . . '. # . . '. / . . / . . . . . # '. / . . .] | Habían cerrado la oficina de correos –cuando- iba a mandar un telegrama urgente –y- estaba muy enojado –por ello- |
Bize haber vermediler; üzüldük tabii | [. . / . . / '. . . . # . . '. / . .] | No nos hicieron saber –así que- estábamos naturalmente enfadados |
Size söylemediler; buna çok üzüldünüz, değil mi? | [. . / . '. . . . # . . / '. / . . . . # . '. / .|] | No se/os lo dijeron –y- usted/vosotros estaba/estabais molesto/s –por ello-, ¿no es así? |
İstanbul’a gidecek, hiç Türkçe bilmiyor; çok üzülüyor | [. '. . . / . . . # . / . . / '. . . # '. / . . . .] | Va a Estambul –y- no sabe nada de turco –así que- está muy preocupado |
Ucuz otel yokmuş; çok üzülmüşler | [. . / . . / '. . # '. / . . . .] | No hay/había un hotel económico –así que- parece que están/estaban muy preocupados |
i) Frases básicas usando "üzülmek" y "merak etmek" (preocuparse)
Hastaymış; çok üzüldüm | [. '. . # '. / . . .] | Se dice que está enfermo; estoy muy preocupado |
Hastaymış; çok merak ettim | [. '. . # '. / . . / . .] | |
Babam biraz rahatsız; üzülüyoruz | [. . / . . / . . '. # . . '. . .] | Mi padre está un poco enfermo; estamos preocupados |
Babam biraz rahatsız; merak ediyoruz | [. . / . . / . . '. # . '. / . . . .] | |
Üzülme; biraz sonra gelir | [. '. . # . . / . . / . '.] | No te preocupes; vendrá más tarde |
Merak etme; biraz sonra gelir | [. . / '. . # . . / . . / . '.] | |
Hiç bu kadar gecikmezdi; çok üzülüyorum | [. / . / . . / . '. . . # '. / . . . . .] | Nunca había tardado tanto; me estoy preocupando mucho |
Hiç bu kadar gecikmezdi; çok merak ediyorum | [. / . / . . / . '. . . # '. / . . / . . . .] |
j) Frases básicas usando "merak etmek" (estar curioso, preguntarse)
Çok merak ediyorum; acaba Türkçe biliyor mu? | ['. / . . / . . . . # . . . / . . / . . '. / .|] | Estoy muy curioso; ¿crees que sabe el turco? |
Acaba parti nasıl oldu; çok merak ettik | [. . . / . . / '. . / . . # '. / . . / . .] | Estamos muy curiosos acerca de cómo estuvo la fiesta |
Babasını çok merak ediyorum; acaba nasıl bir adam? | [. . . . / '. / . . / . . . . # . . . / '. . / . / . .|] | Estoy muy curioso acerca de su padre; ¿qué tipo de hombre crees que es? |
k) Frases básicas usando "üzmek" (preocupar, molestar)
Babanı o kadar üzme | [. . . / . / . . / '. .] | ¡No molestes tanto a tu padre! |
Sen üzülüyorsun; beni de üzüyorsun | [. / . . '. . . # . '. / . / . . . .] | Estás preocupado –y- me estás preocupando |
Arkadaşlarını çok üzer | [. . . . . . / '. / . .] | (Él/ella/eso) molesta mucho sus amigos |
Gecikiyor; sizi üzüyor değil mi? | [. . '. . # . / . . . # . '. / .|] | Llega tarde –y- le/os hace preocupar, ¿no es así? |
Affedersiniz; sizi çok üzdük | ['. . . . . # . . / '. / . .] | Discúlpenos/disculpadnos, le/os hicimos preocupar demasiado |
l) Frases básicas usando "bari" (por lo menos, a lo mejor)
O çok pahalı; bari bunu alalım | [. / '. / . . . # . . / . '. / . . .] | Eso es muy costoso, a lo mejor cogeremos esto |
Partiye gitmeyeceğiz, bari sinemaya gidelim | [. . . / '. . . . . # . . / . '. . . / . . .] | -Puesto que- no iremos a la fiesta, por lo menos vayamos al cine |
Taksi bulamadık; bari dolmuşla gidelim | [. . / . '. . . # . . / . '. . / . . .] | No pudimos encontrar un taxi –así que- a lo mejor iremos en un dolmuş |
Tercüme etmiyorsunuz; bari okuyun | [. . . / '. . . . . # . . / . '. .] | -Puesto que- no está/estáis traduciendo, por lo menos lea/leed |
Kahvaltı etmiyorsun; bari bir çay iç | [. . . / '. . . . # . . / . / '. / .] | No estás desayunando –pero- ¡al menos bebe un té! |
m) Frases básicas usando "tuhaf" (extraño, peculiar)
Çok tuhaf bir adam | ['. / . . / . / . .] | ¡(Es) un hombre muy extraño! |
Tuhaf şey! | [. '. / .] | ¡-Qué- cosa extraña! |
Biraz tuhaf konuşuyor | [. . / . '. / . . . .] | Habla de modo un poco extraño |
Tuhaf konuştu, değil mi? | [. '. / . . . # . '. / .|] | Habló de modo extraño, ¿verdad? |
Tuhaf şeyler söyledi | [. '. / . . / . . .] | Dijo cosas extrañas |
Tuhaf bir şey oldu | [. '. / . / . / . .] | Sucedió una cosa extraña |
n) Frases básicas usando "kıymetli" (valioso, precioso, estimable)
Ahmet kıymetli bir arkadaştır | [. . / . . . '. / . / . . .] | -Seguramente- Ahmet es un amigo valioso |
Bülent beyin çok kıymetli şeyleri var | [. . / . . / '. / . . . . / . . . / .] | El señor Bülent posee cosas muy preciosas |
Bu saat çok kıymetli | [. / . . / '. / . . . .] | Este reloj es muy precioso / esta hora es muy valiosa |
o) Sustituciones múltiples usando "hatır sormak" (preguntar por el estado de salud/ánimo de alguien) (Sin grabación)
Hatırını | sordu | (Él/ella) preguntó cómo estaba él/ella |
Hatırınızı | sordular | (Ellos/as) preguntaron cómo estaba/estabais usted/vosotros |
Hatırlarını | sorar | (Él/ella) pregunta cómo están ellos/as |
Hatırımı | soracaklar | (Ellos/as) preguntarán cómo estoy |
sormuş | Se dice que preguntó cómo está .... | |
soruyor | Está preguntando cómo está ... | |
sormaz | No está dispuesto a preguntar cómo está ... |
2. PREGUNTAS RELACIONADAS CON EL DIÁLOGO Y PARA DISCUSIÓN
- Nejad’ın babasını tanıyor musunuz?
- Nasıl bir adammış?
- Nejad’ın babasına ne olmuş?
- Hasanla Bülent telefonla kimin hatırını soracaklar?
- Saat kaçta telefon edecekler?
- Bülent’i tanır mısınız?
- Onunla nerede tanıştınız?
- Bu masa çok ağır mı?
- Kimin babası ağır hasta?
- Hasan bugün kimi düşünüyormuş?
3. EJERCICIOS GRAMATICALES USANDO "-dir"
Pinchar aquí para ver la gramática
a) Frases básicas usando "-dir" después de "herhalde" (probablemente)
Bu kitap herhalde iyidir | ['. / . . / . . . / . '. .] | Probablemente este libro es bueno |
Herhalde buradan çok uzaktır | ['. . . / . . . / '. / . . .] | Probablemente está muy lejos de aquí |
Şimdi herhalde biraz pahalıdır | [. . / '. . . / . . / . . '. .] | Probablemente ahora está un poco caro |
Herhalde şimdi memnundur | ['. . . / . . / . '. .] | Probablemente ahora está contenta |
Bugün herhalde oteldedirler (oteldelerdir [. . . '. .]) | [. . / '. . . / . . '. . .] | Probablemente hoy están todos en el hotel |
b) Frases básicas usando "–miş + -dir" después de "herhalde" (probablemente)
Herhalde dün hareket etmişlerdir | ['. . . / '. / . . . / . . . .] | Probablemente han empezado ayer |
Herhalde bizi görmüşlerdir | ['. . . / . . / . . '. .] | Probablemente nos han visto |
Haberi herhalde duymuştur | [. . . / '. . . / . '. .] | Probablemente ha escuchado las noticias |
Herhalde işitmiştir | ['. . . / . . '. .] | Probablemente (él/ella/eso) lo ha oído |
Herhalde Ahmed’e telefon etmiştir | ['. . . / . . . / . . '. / . . .] | Probablemente ha telefoneado a Ahmet |
Herhalde benzin almamışlardır | ['. . . / . . / '. . . . .] | Probablemente no han tenido gasolina |
c) Sustituciones simples usando "-dir" y "belki" (tal vez)
belki | oradadır | ['. . . .] | Tal vez está allá |
o filmi ben de görmüşümdür | [. / . . / '. / . / . . . .] | Tal vez yo también he visto esa película | |
bu otel ucuzdur | [. / . . / . '. .] | Tal vez este hotel es más barato | |
bu şoför iyi değildir | [. / . . / . . / . '. .] | Tal vez este chofer no es bueno | |
partide tanışmışsınızdır | [. . '. / . . . . . .] | Tal vez os habéis conocido en una fiesta | |
dolmuş yoktur | [. . / '. .] | Tal vez no hay ningún dolmuş | |
taksi vardır | [. . / '. .] | Tal vez hay un taxi | |
gitmişlerdir | [. . '. .] | Tal vez se han ido | |
gelmemiştir | ['. . . .] | Tal vez no ha venido | |
sizi görmemiştir | [. . / '. . . .] | Tal vez no le/os ha visto | |
tanımamıştır | [. '. . . .] | Tal vez no –lo- ha reconocido | |
duymuşlardır | [. . '. .] | Tal vez -lo- han escuchado |
d) Frases básicas usando "-dir" y "acaba" (me pregunto...)
Acaba evde mi(dir)? | [. . . / . '. / . .|] | Me pregunto si está en casa |
Acaba Ahmet nerede(dir)? | [. . . / . . / '. . . .|] | Me pregunto dónde está Ahmet |
Acaba bu otel pahalı mı(dır)? | [. . . / . / . . / . . '. / . .|] | Me pregunto si este hotel es costoso |
e) Sustituciones simples usando "-dir" y "inşallah" (espero)
İnşallah | param vardır | [. . / '. .] | Espero tener dinero |
hasta değildir | [. . / . '. .] | Espero que no esté enfermo | |
memnundur | [. '. .] | Espero que esté contenta | |
rahattırlar | [. '. . .] | Espero que estén cómodos | |
Türkçe biliyordur | [. . / . '. . .] | Espero que sepa el turco | |
bekliyordur | [. '. . .] | Espero que esté esperando | |
kitap türkçedir | [. . / '. . .] | Espero que el libro sea turco | |
çok beklememişlerdir | [. / . '. . . . .] | Espero que no hayan esperado mucho | |
çalışmıştır | [. . '. .] | Espero que haya estudiado | |
gecikmemişlerdir | [. '. . . . .] | Espero que no se hayan retrasado | |
İngilizce öğrenmiştir | [. . . . / . . '. .] | Espero que haya aprendido el inglés | |
İyisinizdir | [. '. . . .] | Espero que esté/estéis bien | |
gecikmemişimdir | [. '. . . . .] | Espero que –yo- no esté en retardo |
f) Frases básicas usando "inşallah" (Dios mediante) (Sin grabación)
Yarın inşallah size geleceğiz | [. . / . . . / . '. / . . . .] | Dios mediante iremos a visitarle/visitaros mañana |
İnşallah yarın akşam sinemaya gideceğiz | [. . . / . . / . . / . '. . . / . . . .] | Dios mediante mañana por la tarde iremos al cine |
Yarın sabah telefon ederim, inşallah | [. . / . . / . . '. / . . . # . . .] | Mañana por la mañana llamaré, Dios mediante |
Tekrar görüşürüz, inşallah | [. '. / . . . . # . . .] | Nos veremos de nuevo, Dios mediante |
İyi türkçe konuşacağım inşallah | [. '. / . . / . . . . . / . . .] | Dios mediante hablaré bien el turco |
g) Frases básicas usando "-dir" y "muhakkak" (seguramente)
Muhakkak köşede bir taxi vardır | ['. . . / . . . / . / '. . / . .] | Seguramente hay un taxi en la esquina |
Muhakkak yemek yemişlerdir | ['. . . / . . / . . '. .] | Seguramente se han comido la comida |
Muhakkak telefonla haber vermiştir | ['. . . / . . . . / . '. / . . .] | Seguramente se lo ha hecho saber por telefono |
Yazık, bizi muhakkak çok beklemişsinizdir | [. '. # . . / '. . . / '. / . . . . . .] | ¡Qué pena! Seguramente nos ha/habéis esperado mucho –tiempo- |
Ali’yi muhakkak tanıyorsunuzdur | [. . . / '. . . / . '. . . . .] | Seguramente conoce/conocéis a Alí |
h) Frases básicas usando "muhakkak" (ciertamente) (Sin grabación)
Muhakkak geleceğiz | ['. . . / . . '. .] | Ciertamente vendremos |
Söyleyin, muhakkak yapar | [. '. . # '. . . / . .] | Dígale que ciertamente –lo- hará |
Yedide muhakkak telefon ederim | [. . . / '. . . / . . '. / . . .] | Ciertamente llamaré a las siete |
Muhakkak telgraf çekerim*, merak etmeyin | ['. . . / . '. / . . . # . . / '. . .] | Ciertamente mandaré el telegrama, no se preocupe |
* NOTA: çekmek (jalar) ; telgraf çekmek (mandar un telegrama)
i) Frases básicas usando "-dir"
Ahmet dönmuştur | [. . / . '. .] | Ahmet debe de haber vuelto |
Mektubunuzu dün almışlardır | [. . . . . / '. / . . . .] | Deben haber recibido su/vuestra carta ayer |
Kitaplarını odasına bırakmıştır | [. . . . . / . . . . / . . '. .] | Debe de haber dejado sus libros en su habitación |
Sizi sinemada görmüşlerdir | [. . / . '. . . / . . . .] | Deben de haberle/haberos visto en el cine |
Siz o filmi görmüşsünüzdür | [. / . / . . / . '. . . .] | Usted/vosotros debe/debéis de haber visto esa película |
Şimdi çalışıyordur | [. . / . . '. . .] | Ahora debe de estar trabajando |
4. NARRACIÓN
Nejad'ın babası çok iyi ve kıymetli bir adammış, Ankara'da oturuyormuş. Dün Nejad'a bir telgraf göndermişler. Telgrafta: 'Baban çok hasta acele gel' diyorlarmış. Tabii Nejat çok üzülmüş ve derhal Ankara'ya hareket etmiş. İstasyon yolunda Hasan'ı görmüş ama konuşmamış, yalnız selâm vermiş, çünkü çok acele gidiyormuş.
1 comentarios:
Fazla bir teşekkürler! Tüm web siteniz ders çalıştım!
Publicar un comentario